Arkadaşlıklar üzerine….

Bir arkadaşımın önerisi ile bu yazıyı yazmaya karar verdim. Benim bu konudaki düşüncelerimi merak ediyormuş. Konu işyerinde arkadaşlık ilişkileri.
Esasında işyeri önemli değil benim için. Önemli kısım ilişkiler…her kiminle hangi ortamda olursa olsun benim için ilişkilerde en önemli şey güvendir. Güven üstüne kuruludur hayatım. Öyle çıkar, menfaat ilişkileri beni hiçbir zaman, hiçbir yerde bağlamaz. Ve böyle ortamlardan da her zaman uzak dururum. Kendimi çekerim, kendi kendime yaşarım. Yani kendimi güvende hissetmediğim, samimi bulmadığım ortamlarda yalnız kalmayı yeğlerim.
Sevmem ikiyüzlükleri, yüzüme gülünüp arkamdan iş çevirmelerini. O yüzden gardımı alırım her zaman. Mesafeli olurum, çok açık vermem. İnsanlar her şeyini öğrenmek, bilmek isterler. Hele meraklılar vardır. Sorarlar, öğrenmeye çalışırlar. Sonra da bunları kendilerince senin aleyhine kullanırlar. Gülerim böylelerine. Kendini akıllı sanıpta başkalarını aptal sananlara. Ve uzak dururum böylelerinden.
benim için davranışların sözlerle örtüşmesi çok önemli…tutarlı olmak önemli…seviyorum demek yetmez. göstermek gerekli...
Çözemediklerim de var tabii. Ama herkesi çözmek ne kadar gerekli acaba? Herkesle iyi olmak, iyi anlaşmak mı gerekli? Benim için cevabı hayır. Herkesle mesafem farklı olmalı. Kimiyle samimi, içten, güvenli kimiyle sadece bir merhaba, kimiyle uzak, mesafeli kimiyle hoşsohbet, güleryüz, sıcaklık…..yani herkesle ayrı tabii. Paylaşımlarda ayrı hepsiyle. Doğru olanda bu değil midir zaten? her şeye karışan, her şeyi bilen, her şeyden anlayan, herkesle iyi olan insanlarla anlaşamam. Tuhaf bir durum değil mi?Birinin böyle olması için ya melek ya da şeytan olması lazım. Hayatımda meleklere, dünya iyisi insanlara pek rastlamadım. Yani ART niyetli olması bana daha mantıklı geliyor.
Rekabet olan bir ortamda samimiyet ikinci planda kalıyor bence. Ama erkekler bayanlara oranla daha iyi niyetliler. Bayanlar arasında sorun daha çok çıkıyor. Neden acaba? Hep bir hasetlik var. Herkes birbirine gol atmaya çalışıyor. Ya işle, ya özel hayatıyla. Hep bir çalım atma, çelme takmak derdindeler. Aman sakın işyerinde güzel işler yapmayın. Düşmanınız çoğalır, sevenleriniz azalır. Öyle kenardan uzaktan sessizce bakın, verilenleri yapın o kadar. Uyumlu olun, sessiz olun. Etliğe, sütlüğe karışmayın.
Bazı insanlar sürekli önde olmak, pohpohlanmak, bir numara olmak ister. Seviyorlardır böyle şeyleri. Lider olmak, herkesi yönetmek ister. Ya da herkes beni sevsin ister. Ben sevmiyorum bunları. Sonuçta burası işyeri. Biraz ciddi olacaksın, biraz mesafeli. Her şeyin yeri ve zamanı olmalı. Her hareket her yere uymaz, herkes kaldıramaz.
Ben tepkilerini davranışlarıyla ortaya koyan bir insanım. Sorarlarsa söylerim de. Yani açık ve netimdir. Her şeyim ortadadır. Kızmışsam yüzümden okunur. Bozulmuşsam, hoşuma gitmeyen bir şey yapılmışsa hem söylerim hem de yüzüme yansır. Maalesef ben böyleyim. Keşke herkes böyle olsa, ortada problem olmaz. Bazıları bozuluyor bozulmamış gibi yapıyor. Ya da yüzüne gülüyor arkandan sana söylediğininin tam tersini söylüyor.
İki prensibim, olmazsa olmazım vardır:
-Yaptığın işi tam doğru düzgün hatasız yapmaya çalışacaksın. Elinden geleni yapacaksın, özeneceksin, sorumluluk sahibi olacaksın.
-Söylediğinin arkasında olacaksın. Değişmeyeceksin.
Bakarım işyerinde herkes bir şeylerden şikayet eder. Ama bu kişiler ortamı gelince ağzını açmaz, sanki şikayet eden onlar değildir. Toplumumuzda da böyle bir şey var zaten. insanımız şikayet etmeyi yakınmayı pek sever. ben de tam tersi çözüm bulmak isterim. öyle kendini ortaya atanlardanım. Sonra çıkıntı denir arkanızdan. Yani düşündüğünü söyleyen arkasında duranlara. Çözüm bulmaya çalışanlara. Yani yapsan bir türlü yapmasan. Pişman olur otururum sonra.Bu yıllardır devam ediyor. Ama artık biraz akıllandım. Gördüm kü böyle yapmanın bir faydası yok, insanlar kötü niyetli. En iyisi geri durmak, kendini çekmek, kabuğumda oturmak dedim. Ve kendimi boş kaldıkça siteme adadım…yazmak en iyisi. Hayvanseverler en azından bana bir kötülük yapmıyor, nankör değil derler ya. Benimki de öyle yazı yazmamın bana zararı yok.
Keşke herkes yaptığı işlerle ya da yapabilecekleriyle önde olsa. Sadece iş konuşulsa… İşyerinde beni motive edecek bir şeyler olmalı. İşyerinde huzursuzsanız gitmek istemiyorsanız en kötüsü bu. İşte işinize bakılmadığı sürece, sizi çalışmaya teşvik edecek bir şey olmadığı sürece çok keyifsiz bir hal alıyor. Vaktimizin çoğunun da burada geçtiğini düşünürsek çok önemli. İnsanlar yaptığı işten keyif almalı sevmeli ki ortaya güzel şeyler çıksın değil mi?
maalesef bizim işyerinde iş dışında her şey var. Hiçbir zaman şöyle oturup meslekten, meslekle ilgili gelişmelerden olup, bitenlerden konuşup ufkuma genişleten bir zaman olmadı. Kamu kurumlarında mı böyle, benmi böyle bir ortamdayım bilemiyorum. Ama özel sektörde çalışırken hiç böyle değildi. İnsanlara bir rahatlık, tembellikmi çöküyor, yada kamuda yapsan konuşsan ne olacak diyemi bakıyor bilemiyorum. Oysa ki her iki yerde de kendi meslektaşlarım vardı. Özelde dergiler alırdık, teknolojiden tutun da her türlü mesleki gelişmelerden bahsederdik. Geliştiğimi, hergün yeni bir şey öğrendiğimi fark ederdim. Paylaşmak vardı. Bilgi saklamamak. Desteklemek, öğretmek. Ama işyerimde bunların hiçbirini görmedim. Ben bu işe girdiğimden beri köreldim. Hep kendi kendimi geliştirmek için uğraştım. Farklı konularda bile çalıştım. Sırf çalışmak olsun bir şeyler yapabilmek için. Öğrenmek için. Yoksa zaman geçirmek için gelenlerden olmak istemedim. Tabii yalnız başınıza çabalamanız işe yaramıyor çoğu zaman. Toplumumuzda halen ekip çalışmasının önemi kavranmamış durumda. Ama türkiye’de herkes kendini gösterme derdinde. Ve tabii böyle olunca ortaya hiç iyi bir şey çıkmıyor. Çıkamaz bu bir kuraldır. birlikte çalışmayı öğrenemediğimiz sürece başarılı olamayız.
Hani sanatçılar diyor ya özel hayatımla değil yaptığım işlerle anılmak istiyorum. Ben de işyerinde özelimle, kişiliğimle değil yaptığım işlerle konuşulmak istiyorum. konumuz iş olmalı. Mesleğimizi, sorunları, çözümleri konuşmalıyız. Tabii kendine yakın gördüğün, güvendiğin samimi birileri varsa bir adım daha yaklaşıp ona özel şeylerini de anlatabilirsin. Tercih senin.
Bazıları da özel olmalı. Dost olmalı. İşyerlerinde dost olunabileceğine pek inanmam. Bütün özel hayatınızı, her şeyinizi anlatıp, paylaştığınız yüzde yüzde güvenebileceğiniz ilişkiler kurmak zor. Dostluk zaten özel hayatınızda da devam eder. Ailece görüşürsünüz, iç içesinizdir. Başınız sıkıştı mı gidersiniz, çağırırsınız. Yani iyi gün dostu değil de kötü gün dostudur daha çok. Zor zamanlarınızda size destek olur. Değişmez hep aynıdır. Bir öyle bir öyle değildir. Sadece işte görüşmezsiniz. Dengesiz hareketler yapmaz. Lafını esirgemez. Bozulmayacağınızı bilir. Ben de benim iyiliğim için olduğunu bilirim söylediklerinin. Gerçek olduğuna da inanırım. Özetle dostluk güvendir…çıkar yoktur…paylaşmak ve sevgi odaklıdır. Rekabet yoktur, saf ve temizdir. Zaten insanın da hayatın da 1-2 tane dostu olur. Öyle fazlası çok gerçekçi gelmez bana. Bu zamanda, bu dünya da kimseye güvenmeyeceksin sözü vardır ya doğrudur. Neler görüp duyuyoruz. İnsanlar para için, çıkarı ve menfaati için neler yapmıyorki.
Büyük insanlar fikirlerle,Orta insanlar olaylarla,küçük insanlar ise insanlarla uğraşırlar.
Hayatta hiçbir başarı gösteremeyenler kendilerini başkalarının başarılarını küçümsemekle teselli ederler.
Başarı, ancak o işle ilgili tüm çevrenin aynı noktaya odaklanması ile mümkün olur.

1 yorum

  1. Herşeyi idare edebilirsiniz.Herşey kendinizde başlar. Kendini idare eden herşeyi idare eder. :)

    Size birkaç tiyo.


    1- İş ve özel yaşamınızda sevilen biri olun. Pozitif davranın. Sevmediğiniz insanlara karşı mesafeli ancak sevecen yaklaşın. Çevrenizin geniş olması, istenilen biri olmanız sizi güçlü kılar.

    2- Sırlarınızı herkesle paylaşmayın. Arkadaş seçiminizi yaparken başarınızı sorgulayan, nasıl elde ettiğinizi soran kişilerden uzak durun. Sizi kıskanan kişilerle iletişimi kaparmadan, yüzeksel idare edin.
    Sırlarınızı herkesle paylaşmadığınız sürece sizi kıskanan kişilere koz vermemiş olursunuz.

    3- Düşman kazanmayın. Bazen olaylar karşısında objektif davranmanız zor olabilir, sinirlerinize hakim olmanız güçleşebilir. Sizinle ilgili gelişen durumlarda cevabınızı hemen vermeyin, sakinleştikten sonra tavrınızı ortaya koyun.

    4- Başkalarına yardımcı olun. Disiplin güç uygulamak değildir. Maddi-manevi kişinin yanında olmaktır. Sizden yardım isteyenlere, gelecekte çalışabileceğiniz potansiyeli olan kişilere yardım etmelisiniz. Böylece etrafınızdakiler sizen her zaman sevgi ve minnetle bahsedeceklerdir.

    5- İş arkadaşlarınızla mesafeli olun. Aynı iş yerinde çalıştığınız biri ile samimi olmanız sizi güçsüz gösterebilir.

    6- Diğerlerinden farklı olun ve bir hobi edinin. Rekabetçi sporlar iş yerinde de rekabetçi bir ruha sahip olmanızı sağlar.

    7- Teknolojiyle ilgilenin. Bilgisayar gibi günün teknik araçlarını çok iyi kullanın. Bilmediğiniz şeyleri en kısa zamanda öğrenin.

    8- Güçlü bir partner, hayat arkaşadı seçin. Sevgiliniz güçsüz görünürse siz de öyle olursunuz. Güçlü insanlar mantıklarını duygularının önüne geçirmeden hareket ederler.

    9- Dış görünümünüze mutlaka özen göstermelisiniz. Kıyafet, saç, makyaj, ayakkabı ve çanta tercihleriniz çok önemli. İş hayatındaki kıyafet tercihleriniz çok önemli. Dikkat etmeniz gereken şey ise, çok fazla kendinizle ilgileniyor gibi görünmemeniz.

    insanla ugraşmak yömetici olmak zor. HERZAMAN BÜYÜK RESME BAKMANIZ DİLEĞİ İLE...

    BAŞARILAR DİLERİM...

    YanıtlaSil