İşte onlarda kendilerini böyle tatmin ediyor. Hayat onların etrafında dönüyor sanıyorlar.
Hele de Ankara’da elinizi sallasanız arabalı insanlardan sanırım her on kişiden biri müdür, müdür yardımcısı ya da diğer bürokrat ünvanlarından birine sahiptir. Sanırım en çok trafik ihlalleri de bu şehirde var. Hergün büyük trafik kazası haberi görüyoruz ankaradan televizyonlarda.
Oysa ki araba özgürlük demek???mi? sabahları o yoğunlukta müziğimi açayım, rahat rahat oturarak aracımla işe gideyim zihniyetiyle birçok kişi bireysel aracıyla çıkmayı yeğliyor. tabii güne güzel başlamak için. Huzurlu, sakin, kurallara uyulsa zaten bu yazdığımda olacak, sinir küpüne dönmeyecek ve her adım başı ufak kazalara rastlamayacağız. kırmızı ışıkta dururken gelip arkadan çarptı diye geçende bir tanıdığım anlatıyordu. servisten çıkarmış yine çarpmışlar. aynısı bizimde başımıza geldi. yani ankarada daha arabayı servisten çıkarır çıkarmaz yine servis yollarına düşmek çok mümkün.
Bazılarının acelesi mi var nedir sorun bilmiyorum ama herkesi geçme derdi var gibi davranıyor. oysa ki ışık var önde ya da trafik çok yoğun. Sanki herkes birbirine çembe takmak istiyor trafikte. gol atmak ya da. O düşsün geri kalsın der gibi davranıyor. Oysa kimse bazı kimselerin sana hava atmasını, senin egonu tatmin etmeni sağlamak için araç kullanmıyor. Ama biz toplumca henüz saygılı olmayı, başkalarını rahatsız etmemeyi öğrenemedik. Herkes hep ben sadece ben diyor…başkalarını ezmeye çalışıyor. Her yerde bunu görmek mümkün zaten…
Fatih Altaylının yazılarının sonunda ne zaman adam oluruz vardır ya çok hoş ben ce de…”biz kim bunu yapmak kim demediğimiz zaman” diye yazmış bugün…çok hoş ama ben bir de “araba kullanırken empati kurmayı öğrendiğimiz zaman” diye eklemek istiyorum. Trafikte böyle yol canavarlarıyla karşılaşmamanız dileğiyle…
Hiç yorum yok