Okul öncesi eğitim Türkiye’de 36-72 ay yaş grubundaki çocukları kapsayan, devlet ve özel okul öncesi eğitim kurum, okul ve derslikleri yoluyla sağlanabilen zorunlu olmayan bir eğitimdir. Altyapı ve okul öncesi eğitimi hizmetlerindeki yetersizlikler ve Millî Eğitim Bakanlığının (MEB) öncelikleri doğrultusunda, Türkiye’de odaklanılan yaş grubu 48-72 ay yaş grubudur.Ülke genelindeki devlet ve özel eğitim hizmetleri sayesinde, okul öncesi eğitim hizmetlerinden faydalanan öğrencilerin oranı, aşağıdaki tabloda da görülebileceği gibi, 2008-2009 eğitim yılında %33’e çıkmıştır.
Kültürel bakış açısının yanısıra farkındalık seviyesinin az olması sebebiyle, ailelerin birçoğu okul öncesi eğitimin faydalarını göz ardı etmektedir. Bu ise okul öncesi eğitimde iller arasındaki büyük farlılıkların en önemli nedenlerinden biridir. Diğer bir önemli neden ise; okul öncesi eğitimin ülke geneline yaygınlaştırılması çabalarının önünde bir engel teşkil eden kaynak eksikliğidir. Bazı iller okul öncesi gelişim programlarının desteklenmesi için devlete büyük oranda bağımlı durumdadır.
Çocukların gelişiminde ve sosyalleşmesinde okul öncesi eğitimin artan önemi günümüzde yaygın olarak kabul görmektedir. Çocukların hakları olan iyi beslenme, uygun gelişim, yeterli sağlık bakımı, bilişsel gelişim, yanlış müdahalelerden korunma ve olumlu aile ilişkilerinden faydalanmaları için, hayatlarının ilk yıllarında hem ebeveynleri hem de diğer bakıcılar tarafından iyi bakılmaları gerekmektedir. Sağlıklı koşullar ve iyi beslenme, koruyucu, uyumlu ve teşvik edici ortamlar ile birleştiğinde, erken yaşta öğrenmeyi de destekler ve böylece, çocuğun ilk ve orta öğrenimdeki performansını geliştirip öğrendiklerini daha çok akılda tutmasını sağlar. Bu da ergenlikteki suç potansiyelini azaltarak, onun gelecek hayatı üzerinde etkili olur. Bir insanın zihinsel kapasitesinin %80’i altı yaşından önce oluşmaktadır. Ünlü tıp dergisi “The Lancet”te yakın zamanda yayınlanmış bir makaleye göre, “çocukların erken yaşta gelişimine yeterli yatırımın yapılmaması, insan kaynakları potansiyelinin kaybına ve bir yetişkinin daha az gelir elde etmesine, ve bunların tümü de, o ülkenin milli kalkınması üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.”
Kırsal kesimlerde ve kentsel gecekondu bölgelerinde yaşayan dezavantajlı konumdaki birçok çocuğun nitelikli gündüz bakımı ve okul öncesi eğitimi hizmetlerine erişimi düşüktür. MEB’in mevcut kapasitesi 6 yaş altındaki tüm çocuklar için nitelikli gündüz bakımı ve okul öncesi eğitimi hizmetlerine erişim sağlamada yetersiz kalmaktadır. Bunun sonucunda, okul öncesi eğitime 36-48 aylık çocuklar arasındaki kayıt oranı %4 gibi düşük bir düzeyde kalırken, 48-60 aylık çocukların kayıt oranı %14, 60-72 aylık çocuklar için oran %51 olarak ortaya çıkmaktadır. Son yıllardaki hızlı artışa rağmen, 2009 yılındaki kayıt oranları, %85 olan AB ortalamasıyla karşılaştırıldığında halen çok düşüktür.
Okul öncesi eğitimin çoğu, kamuya bağlı bağımsız anaokulları ve ilköğretim bünyesindeki anasınıflarında yapılmaktadır. Dezavantajlı konumdaki birçok çocuk, genellikle kentlerdeki daha iyi ve daha fazla donanımlı ilköğretim okullarına giden akranları gibi okul öncesi eğitim kurumlarına erişimde güçlük çekmektedir. Bu çocuklar önemli ölçüde sağlıksız koşullar, kötü beslenme, şiddet ve erken çağlarda yetersiz zihinsel uyarılma riskleri ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Okulda aynı yaş grubundaki diğer çocuklara göre daha düşük bir performans göstermektedirler. Söz konusu çocuklar sadece okulu erken terk etme eğiliminde olmayıp; çocuk işçiliği, erken evlilik ve yasal durumlarla karşılaşma gibi diğer risklere de maruz kalmaktadırlar. Bu sorunların gelecekte ülke kalkınmasının önünde engel oluşturmasını önlemek için dezavantajlı hane halklarının çocuk bakımı kurslarına ve toplum temelli gündüz çocuk bakımı ve okul öncesi eğitimi hizmetlerine erişimini artırmak gereklidir. Çocukları ve ebeveynleri okul öncesi eğitimi hizmetleriyle temasa geçirmek, doğum kaydı eksikliklerinin, sağlık ve beslenme sorunlarının, bilişsel gelişimde gecikmenin ve toplumsal dışlanmanın saptanmasını sağlamak için bir fırsat oluşturacaktır. Ayrıca, gündüz çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin yaygınlaştırılması, dezavantajlı konumdaki kadınların hareket serbestliğini arttıracak, kişisel ve mesleki gelişim için kullanabilecekleri fırsatlarını keşfetmelerini kolaylaştıracak, onları ekonomik olarak güçlendirecek ve böylece yoksulluk döngüsünün kırılmasına yardımcı olacaktır.
Hiç yorum yok