çevre karnemiz...

“Türkiye’nin çevre karnesi”  yazıyorum google’a. Ve neler çıkıyor neler…hep zayıf, hep başarısız….bazıları…

“Son 10 yılın çevrecilik karnesi:  HES’lerden orman talanına yol açan 2B yasasına, zeytinciliğin sonunu getiren yönetmeliklerden binlerce ağacı ve canlı türünü yok edecek ‘çılgın’ projelere, neler yapıldı?”

       1.       20 bin yarasa sular altında kaldı, Mağara katliamı…….
2.       10 yılda 40 bin maden yapıldı, Zeytinlikler tehlikede…..
3.       41 bin hektar orman alanı satışa çıkacak, Makiler tarih oluyor…..
4.       2 milyon Anadolu’da kuruyan sulak alan, Sulama nedeniyle göller yok oluyor….
5.       2.5 milyon ağaç sökülecek, Üçüncü köprü ve havaalanıyla İstanbul’da orman yağması……. 
6.       1 HES için 500 bin ağaç kesilecek, 516 proje daha yolda……….
http://www.hurriyet.com.tr/pazar/23565939.asptamamı için bakın lütfen...

Okudukça içim gidiyor. Ne olacak böyle, gelecekte çocuklarımızı nasıl bir dünya bekliyor merak ediyorum. Gelişmek??? için doğayı katletmek şart mı???

 Türkiye, Yale Üniversitesi'nin 2012'de açıkladığı Çevre Performansı İndeksi'nin iki ana başlık üzerinden hesaplanan toplam çevre notuyla sınıfta kalıyor: 132 ülke arasından 109'uncu sırada, Moldova ve Umman'ın arasında……hem hava kirliliği, çocuk ölümleri gibi genel olarak insan sağlığıyla alakalı olan parametreleri özetleyen “çevresel sağlık”, hem de iklim değişikliği, biyoçeşitliliğin korunması ve ormanların durumu gibi doğa korumayla ilgili olan “ekosistem canlılığı” adında iki ana başlık üzerinden sıralamalar yapılıyor.
“…Peki Türkiye neden doğa koruma konusunda başarısız? Bunun sebeplerini doğayı gerçekten hiçe sayan, barajsız nehri boşa akan su kabul eden, öte yandan da doğa korumayı sadece ağaç dikmek olarak algılayan “kalkınma” mentalitesinin ve bunun icraatsal ve hukuki dışavurumlarında görmek mümkün. Örneğin, Gezi Parkı eylemlerinin başlangıcı sırasında meclise gelen ama protestolar sırasında askıya alınan “Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu”, SİT alanı tanımlanması yetkisini yerel yönetimlerin elinden alarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlıyor ve bu alanlarda yapılaşmaya olanak sağlıyor. Türkiye’de doğa korumayla yükümlü kuruluş olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı köprü ve baraj gibi büyük projelerde Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu gerekliliğini ortadan kaldıran bir yasayı geçen ay meclisten geçirdi. 2010 ve 2011 yıllarında, doğa koruma alanlarında maden aranmasına olanak tanıyan, sulak ve kıyısal alanların koruma alanlarından çıkarılması sonrasında baraj yapımı ve turistik tesisleşme önündeki kontrol mekanizmalarını ortadan kaldıran, 2B arazilerinin rehabilitasyonu veya korunması yerine bunların farklı amaçlarla kullanılması ve satılmasına olanak sağlayan yasalar meclisten geçti…..”böyle devam ediyor…

“Dünyanın herhangi bir yerinde çevreye verilen ciddi boyutlardaki zararın herkesin sorunu olduğu ve hepimizi tehdit ettiğini kabul etmedikçe hiç bir etkili önlem alamayız.” Peter Drucker
-->

Hiç yorum yok