Arada Kalan Nesil…

Yıllar boyu okullarda tarih öğrendik, okuduk. Herşeyi duymuştuk ama yaşayacağımızı hiç düşünmemiştik. Öyle bir zamana denk geldik ki gerçekten biz kayıp giden bir nesil olduk. 70-80’liler nispeten 90’lılarıda alabiliriz bu nesle. Yani 20. Yüzyılın son nesilleri.

Ebeveynlerini mutlu etmeye çalışan ve şimdi de çocuklarını mutlu etmeye çalışan kendi arada kaynayan fazla fedakar bir nesil. Üstelik darbeden tutunda, salgın hastalık, savaş, ekonomik krizler, doğal afetler vb. gören bizler. Herşey bize denk geldi.

80-90 lı yıllar bugünlerden çok daha iyiydi. Son olan birçok şeyi bizler yaşamışız. Zaten sorun herşeyi görmüş yaşamış olmak. Çok yorucu bir durum. Geçmişe özlem var, mevcutta sıkıntı var, gelecekde de kaygı var.


Bizim nesil korkardık annemizden, babamızdan, öğretmenimizden. Küfür nedir bilmezdik. Akşamlara kadar sokakta oynayan mutlu çocuklardık. Paylaşmayı bilirdik, gülüp eğlenmeyi. 

Yazları yazlıklarda falan diskolara gitmek için yalvarır izin alırdık, giderdik, kaçardık falan. Korka korka, sevimli heyecanlar yaşardık.

Bizim herşeyimiz azdı. Tv izlemek bile sınırlıydı. Birkaç çizgi film vardı. Şimdi çocuklara sonsuz imkanlar var. Filmler, kanallar, dünya internetten ellerinin ucunda. Hayat evde değil dışardaydı bizim zamanımızda. Şimdiki çocukların hayatları evde ve ekran başında. 

Duvarlarımıza poster asarak, birkaç yabancı şarkıcıya hayranlık beslemekti en ağır ergenliğimiz. Onlar bile yasaktı kızılırdı üstelik. Kasetlerimiz vardı. Müzik seti olanlar şanslıydı. Çok önemliydi. Doldurup sarardık. Filmli fotoğraf makinaları vardı. Tab ettirmek için fotoğrafçıya giderdik. Okula önlük yada formayla giderdik. Saçlar örgülü, traşlı falan olurdu. Şimdi birinin öğrenci olduğunu anlamak çok zor. Kıyafetler serbest, herşey rahat. Kural yok saygı yok. Saç, baş, tırnak vs. küçücük bu tantanaya karışıyorlar. Önce çocukluğunu yaşa değil mi? Bunları zaten gençken ve ilerki hayatında yapacaksın. Okullarda bizim zamandan kalan tek şey pazartesi cuma istiklal marşı törenleri.  

Şimdi çocuklarımızın ergenliğini hiç sormayın. Aile içinde kendilerine tanınan demokrasinin onlara tanınmış sonsuz özgürlük olduğunu düşünen bir nesil. Yapılan herşeyin kararını onlara da sormak bence gerçekten büyük lüks. Bizim zamanımızda anne baba söylerdi ve olurdu. Bizim fikrimizde neymiş? Zaten onlara sunduğumuz bu konfor ortamından çıkılmadıkça çok bir başarı da beklemeyin deniliyor. 


Ya da Pazar günleri banyomuz, tırnaklarımızın kesilmesi okula hazırlık heyecanı olurdu. Şimdikiler ise canım istemiyor bugün okula gitmek lüksüne sahipler. İstemediğim şeyleri bana okulda zorla yaptırıyorlar baskısından şikayet var. Şarkı, şiir okumak, törenlere gitmek, hazırlanmak, bayram kutlamaları gibi şeyler eziyet yeni nesle. Biz mutlu olurduk. Sevmesek bile şikayet etmezdik. Saatlerce soğuklarda törenler için beklediğimizi hatırlıyorum. Şimdi onlarda yok üstelik. Hiçbir zorluğu bilmeyen, her ihtiyaçları karşılanan ve bolluk içinde yaşayan çocuklar gençler. Ekonomik kriz var ama yinede her çocukta telefon bilgisayar var. 

Bizim için alınan herşey çok kıymetliydi. Sadece ihtiyaçlar alınırdı. Bir mont, bir ayakkabı gibi arada kıyafet alırdık. Bayramlıklarımız özel olurdu. Öyle teknolojiymiş, markaymış, oyuncakmış...Herşeyden bol bol yoktu. 

Ve bayram ziyaretlerimiz. Bayram hazırlığı, su börekleri, dolmalar, baklavalar yapılırdı. Ailece toplanılan bayram sofraları nasıl da güzeldi. Bayram ziyaretleri, gezmeceler. Ne mutluyduk. Harçlıklar ve şekerler bizi nasıl heyecanlandırırdı. 

Sezenin şarkısında dediği gibi eskidendi çok eskiden….

                        

Herşey bu  kadar uzakta kalamaz, olamaz. 30-35 yıl öncesi bu. O kadar büyük değişim ki. Bizde arada kalan nesil. Şimdiler de çocuklar bambaşka. Hayat çok başka. Özellikle teknoloji hayatımızı bambaşka hale soktu. 

Maalesef şimdiki nesli mutlu ve heyecanlı görmek çok zor. Alınan bişey çok keyif vermiyor onlara bir doyumsuzluk hakim. Bizim gibi küçük şeylerden asla mutlu olmuyorlar. Az arkadaşları var. Hep bilgisayar ve telefon başında bir hayat sürüyorlar. Okulu sevmiyorlar. Çok rahatlarına düşkünler. Eleştiri hiç kaldıramıyorlar. Kendilerine hiçbir şey söylenilmesini, karışılmasını istemiyorlar. Tabii bunlar benim çocuklarımda ve çevremdekilerde gördüklerim. Böyle olmayanlarda vardır mutlaka. Böyle olunca biz bu çocukları nasıl mutlu ederiz diye bukelamun gibi sürekli bir çaba içindeyiz. Hep seçenekler sunma, yapmaya ikna etme çabaları var.

Doğduklarından itibaren bizlerdeki lohusalık sendromlardan başlayında koliklerden, çocukların terrible two sendromlarından başlayıp ergenlik vs. hiç bitmeyen bir  sorun yumağıyla büyüyorlar. Yoğunluk, acelecilik, hızlı bir yaşama geçtik tabii. Hep bir koşturmaca. Bu çağın gerekliliği bu sanki. Çocukların kursları, istekleri, trafik, yetişememe, çok şey yapmak isteme, iş-ev arasında sıkıştırılmış hayatlar. Sanki ziplenmiş hayatlar. Sıkıştırılmış dosyalarla dolu gibiyiz. Açtıkça açılan ve yaptıkça bitmeyen işler, sorumluluklar…

Zaten bu pandemiden sonra insanlar o kadar uzaklaştı ki biribirinden…Eskiden misafir ağırlar, güzel sofralar hazırlardık. Onları bile unuttuk. İnsanlardan, insanlıktan uzaklaştık. Yaşam çok hızlı değişti ve değişmeye devam ediyor. Bizde ayak uydurmaya çalışırken yorulan, tökezleyen, takılanlar olarak yaşamaya çalışıyoruz. Hep kalıplarımız, kurallarımız, öğretilenler ile şimdiki özgür yaşam arasında kalan, hangisi doğru sorularıyla meşgul olan zihinlerimizle ortada çırpınan bizler...

Bizim nesil işte büyükleri ve küçükleri mutlu etme çabalarımızla arada mutlu olmaya çalışanlarız. Kendi için pek bir şey yapmayı bilmeyen, başkalarını düşünen bizler. Ne yapsam da sevdiklerim mutlu olsalar derdimiz var. Ya sen kendine dön bir bak. Kendini sev, kendini mutlu et önce. Yok ailem daha önemli.  Ama bu durumun farkında olan ve değişme çabaları da çok günümüzde. Olumlamalar, meditasyonlar, alternatif çalışmalar çok.  Bizde geç olsa da değişmeye başlıyoruz.

Önce kendini sev…Çok sev….Ben değerliyim de…Aynada gözlerinin içine bakıp seni seviyorum ve değerliyim deme vakti gelmişde geçiyor bile….

Bu yaştan sonra alışkanlıkları, tabuları yıkıp yeniden başlamak zor olsada öğrenicez….

Hiç yorum yok