AŞKKK

İnsanoğlu karışık bir kişilik….çöz çözebilirsen….
Ayşe armanın son yazı dizisi ilginçti. “Memleketimden Yatak Manzaraları” başlığı. Gerçekten göründüğünden çok farklı hayatlar yaşanıyor….aşk ve cinsellik üzerine yazılanlar. Ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Profesör Doğan Şahin röportaj yapmış. Adamın söylediklerini çok beğendim. Doğru tespitleri var bence. Ve sizinle paylaşmak istedim. Röportajdan alıntıları aynen yazıyorum:
Karı koca, “Çok iyi arkadaşız, birbirimizi seviyoruz ama cinsel arzu duymuyoruz” diyorlarsa, çoğunlukla şu nedenlerden kaynaklanıyordur:
1. Onların sevgileri başından beri böyleydi! Onlar yaşadıkları şeyi, “aşk” zannediyorlardı, oysa değildi. Evet aşkta, şefkat, korunma, esirgenme, bakılma vesaire gibi şeylerin olması gerekir. Hepimiz, küçükken annemizden bir bakım alırız ve annemizle kurduğumuz o yakın ilişki, kendimizi çok iyi hissettiren bir şeydir. Biraz büyüyünce mecbur annemizin kucağından ineriz ama “anne kucağı” hep bir özlemdir. Özellikle de hastalanınca, keyfimiz yerinde değilken anne kucağı ararız. Bir ilişkinin, kadın için de erkek için de böyle bir yanının olması doğaldır. Ama ilişkinin tamamı bundan ibaretse, maalesef cinsel arzu filan duyulmuyor.
2 Hepimizin bize hayran olunduğunu görmeye ihtiyacımız var. Bu da temel bir ihtiyaç. Çiftlerin birbirine hayranlık duyması lazım. Bizim ülkemizde bu da büyük sorun. Sürekli birbirlerini aşağılayarak yaşayan çiftler var, “Niye öyle yapıyorsun? Ne kadar salak bir kadınsın!” “Sen de adam mısın?” diyen insanlar. Birine hayran değilsen, seksüel arzu da duyamıyorsun.
3 Bir başka unsur da “aşk” dediğimiz şey. Sağlıklı bir insan için söylüyorum, bir erkek çocuğu, annesine 3-5 yaş arasında, cinsel arzu yakınlığı da talep eden bir aşk hisseder. Bir kız çocuğu da babasına. Sonra da bu çözümlenir, unutulur vesaire. Aynı şekilde sağlıklı bir erkek, ileride annesine benzeyen bir kadın arar, kız da babasına benzeyen bir erkek. Bizde burada da çok fazla problem oluyor. Kız mesela, küçükken babasına aşık oluyor ama daha sonraki yıllarda, babasıyla deneyimi çok olumsuz olabiliyor. Baba, ilgisiz, anneyi aldatıyor ya da başka bir şey. Kız da bu duruma tepki duyduğu için; aşk objesinin -ya da babasının- tam tersi birine ilgi duyuyor. Daha mazbut, daha düzgün, daha ne yaptığı belli biri. Ama ona da aşık olamıyor. Dolayısıyla cinsel arzu da duyamıyor. Bu anlattığım şeyin, en az 50 tane versiyonu var.
Kişi eğer, “Biz başlangıçta çok aşıktık ama 2 sene sonra geçti!” diyorsa, bu gerçek aşk değildir. Tutkudur, hevestir. Gerçek aşk, 3 yıldan sonra başlar.”
”İletişim ne kadar zayıflarsa, birbirlerine olan ilgileri de o kadar zayıflar” Sürekli koşturan, para kazanmak için yorulan, kendisini bir sevgiye bir ilişkiye veremeyen insanların da cinsel arzuları azalıyor tabii. Ya da tam tersi oluyor, bazılarında cinselliğe aşırı bir yönelme ortaya çıkıyor, ama o da sağlıklı bir cinsellik değil, insanların arasında ilişki, sevgi, saygı o kadar zayıflamış ki, birçok çift birbirleriyle artık konuşmuyorlar, birbirleriyle sevişmiyorlar.
Sevginin 1000 tane çeşidi var, bunlardan bir tanesi sağlıklı, 999 tanesi sağlıksız. Bu insanların, yakınlık kurmakla, bir insanı hayatlarına almakla ilgili problemleri var. Gerçekten de evlenince kesilebilir cinsellikleri. Kendilerini hapishanede gibi hissedebilirler. Her gün belli bir saatte eve gelmekten, hareketlerinin sürekli gözetlenmesinden, birinin gözünün önünde olmaktan hoşlanmayabilirler.
İnsan, iki kişiye birden aşk duyabilir mi?
* Hayır efendim duyamaz. Bu dediğiniz, “iki kişi tarafından sevilmeyi istemek” demektir. Yani bir başka insanın da kendisini arzulamasını, hayran olmasını, değer vermesini arzu ediyor. Çünkü ancak o zaman kendisini daha “değerli” hissediyor. Bu hissettiği arzuyu da, aşk zannediyor. Oysa bu da, aşk değil. Bazı insanların beğenilme ve hayran olunma gereksinimi çok fazladır. İster ki, herkes onu beğensin. Böyle vakalar var, evleniyor bir karısı var ama hâlâ herkesle yatıyor. Bunu başka kadınlara aşık olduğu için yapmıyor, ancak o kadınlar kendisini beğendiği zaman, iyi ve değerli hissediyor. Buna o kadar ihtiyacı var ki, hiçbir seçicilik göstermeden her önüne gelenle yatıyor.

1 yorum

  1. Güzel bir biçimlendirme.

    İnsan denge için var. Tüm büyük dinler ve guru'lar anlamın dengede oldugunu söyler. (İslam, Zen,ZingYang, Buda , Diğer büyük dinler v.s.) "Dengeyi kaçıran başka dengeler kurmak zorunda kalır." Hayatın ve mutlulugun sırrı bu bence...

    Denge ise 1 değil 10 trapezcinin birbirinin omuzları üzerinde sopalarıyla ince bir ipin üzerinde yürümesi gibidir.

    "Kişi eğer, “Biz başlangıçta çok aşıktık ama 2 sene sonra geçti!” diyorsa, bu gerçek aşk değildir. Tutkudur, hevestir. Gerçek aşk, 3 yıldan sonra başlar.”"

    Başka bir dogruda,Tüm ilişkiler ticaret ilişkisi olmuş.

    Hayat küçük şeylerden oluşur. Eğer sen seversen büyük olurlar.

    Bu konuyu aslında en iyi anlatan

    "Bunların hepsi sadece bir değerlendirme hatası. hayatında daima, başarabileceğimizi değil, başarmak istediğimizi düşündük.olabileceği değil, olmasını istediğimizi aradık..."

    YanıtlaSil