İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Profesör Doğan Şahin’den:
Aile ilişkilerinde ciddi değişiklikler var. Bir insanın hayata duyduğu sevgi, annesinin gözlerinden aldığı pırıltıdır, oradan gelir. Doğduğumuz zaman, annemizin gözlerindeki sevinç, bize baktığında duyduğu coşku, kucağına aldığında hissettiği keyif bunlar bize sevmeyi öğretir. Oysa, kadınlar bugün kederli, hüzünlü, huzursuz. Evlilikleri içinde toplumsal roller birbirine girmiş. Uzun eğitimleri var. Bu, onların olgunlaşmasına etki ediyor. Yaşları büyümüş oluyor ama yeterince olgunlaşmamış oluyorlar. Çocuklarına nasıl bacaklarını bilmiyorlar. Bir sürü şeyi aynı anda yapmak istiyorlar. Ve genel olarak insanlar artık kolay mutlu olmuyor. Yeni çıkar bir televizyona, cep telefonunu, laptopa, çantaya sahip olmadığı için mutsuz olabiliyorlar. Ekonomik olarak eskisine göre çok daha fazla paraları var ama huzursuzlukları bitmiyor, aldıkça almak istiyorlar. Bu da herkesin sürekli çalışmasına, sürekli para kazanmak için çabalamasına yol açıyor. Gecenin 11’i, hâlâ telefonda iş yapmaya çalışan anneler, babalar... O iş, hiç bitmiyor, hep daha önemli, hep birinci sırada. Oturun çocuklarınıza bakın! Çocuklara ayrılan zaman, çok ciddi olarak azalmış durumda. “Kaliteli zaman ayırmak” da durumu idare etmeye yetmiyor. Çocuklar mutsuz, yeterince sevgi almıyorlar. Sevmeyi de bilmiyorlar. Haliyle büyüdükleri zaman da, bir başkasını sevme konusunda ciddi zorluk yaşıyorlar.
Ne olacak peki? Çözüm ne? Anne-çocuk ilişkisi açısından 50’li yıllara mı dönmek... O basitliğe, o saflığa...
* Dünyanın geri gittiğini hiç görmedik. Ama şöyle bir şey olacak: Çocuklarımıza gösterdiğimiz ilgisizliğin sonuçlarını görmeye başlayacağız. İkide bir soruyorlar, “Neden bu çocuklar şiddete bu kadar eğilimli?” diye. “Niye bu çocuklar bu kadar uyuşturucu kullanıyorlar, neden okumuyor, neden hiçbir şeyle bir doğru dürüst ilgilenmiyorlar?” diye. Vermiyorsunuz ki! Ve bu ileride çok daha ciddi sorunlara yol açacak. Her geçen gün, kişilik bozukluğu olan, border-line teşhisi konan çocuklara rastlıyorum. Bir süre sonra belki insanların aklı başına gelecek, ama bu ne kadar geri çevrilebilir bu ekonomik ihtiyaçla, bu tüketim alışkanlıklarıyla bilemiyorum...
0-7 yaş arası çocuklarımıza çok ama çok sevgi verirsek yırtıyor muyuz!
* Çocuğa çok sevgi vermek, çocuğun her ihtiyacını karşılamak, “Hayır!” dememek de başka bir sorun bu arada. Bir de böyle bir şey var. Karı-koca çalışıyorlar, çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramıyorlar, eve geldiklerinde ise çocuk ne isterse yapmaya çalışıyorlar, çocukla sürekli oynuyorlar, sen isterse satın alıyorlar. Bu çocuklar tabii yok nedir bilmiyorlar, “Hayır!”dan anlamıyorlar. Herhangi bir sınır konduğu zaman, sevilmediklerini, istenmediklerini sanıyorlar. Evde her istedikleri yapıldığı için ve kendilerini öyle değerli hissettikleri için, okula gittiklerinde bir arkadaşından silgi istiyorlar, karşısında ki “Vermem!” deyince, oturup ağlıyorlar. Çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Bir çocuğun her istediğini yapmak, ona “Hayır!” dememek, şımartmak, sevmek değil. Zaten çoğunlukla bunlar suçluluk duygusuyla yapılıyor. İnsanlar günümüzde çocuklarının kendilerini sevmeyeceğinden korkuyorlar. Seni niye sevmesin çocuğun? “Çocuğum beni sevmezse?” diye korkan, o korkuyla çocuklarını tepelerine çıkaran binlerce, milyonlarca insan var.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok