
Beyoğlu’nda gezerken kendimi kaybettim. Kültür, tarih, sanat kokuyordu. Atlas pasajına girdim. Öyle güzel iki dükkana girdim ki kendimi kaybetmişim. Birinde amcamın biri el sanatlarıyla ahşap üstüne çeşitli motiflerde İstanbul simgelerini koyarak lambalar yapıyordu. Anlaşılan o da bir İstanbul sevdalısıydı. Öyle oturup uğraştığına, istanbulu işlediğine göre. Diğeri de değişik süs eşyaları satan bir yerdi. Ama çok şirin şeyler. Ahşap ağırlıklı. Çınara mızıka aldım böyle ayıcıklı desenli. Ve uğur böceği şeklinde araba ya da evde kırıntıları temizlemek için içine çeken bir makine. Süperdi ikisi de. Daha neler neler vardı neyse ki randevum vardı geç kalmamak için çıkmak zorunda kaldım. Ankara’da o sevimlilikte değişik farklı şeyler bulamıyorum ben. Böyle esrarengiz, eksantirik, farklı ambiyanslar olan şeyler görmek istiyorum ama yok. Ya da ben bilmiyorum bilen varsa lütfen söylesin.

Gittiğim konferans yabancı ağırlıklıydı. Ve bizi gala yemeğine lalelide taşhan restorana götürdüler. Binbir gece dizisinde kayınbederin işyeri olan deri mağazalarının olduğu yer. Hep ortada oturup çay içiyorlardı. Laleli’nin Kaderini Değiştiren Tarihi Mekan Taş Hanmış burası. Bende yeni öğrendim. Neyse tam turistik mekandı. Böyle taştan, loş ışıkların arasında dansözlü, sazlı sözlü, Türkleri anlatan bir mekandı. Eğlendik doğrusu. Turistler çok meraklı ve çok komiktiler. Nasıl oynamaya çalışıyorlar dansözle..
devam edeceğim istanbul serüvenime...
bu istanbul aşkınız sanırım hiç bitmecek elif hanım.
YanıtlaSil