Evdeki günlerim...

       Coronadan evde 22. günüm. Tam olarak ne hissettiğimi bilemiyorum. Değişken tavırlar içindeyim. Bir sakin, dingin, enerjik, huzurlu bir endişeli, sıkılgan, suratsız ve huzursuz. Sizler ne durumdasınız? Allahtan sosyal medya var da birbirimizden haberdar oluyoruz. Herkes kendi ruh durumunu yansıtıyor ve yalnız olmadığımızı farkediyoruz.       
       Siz nasıl karşıladınız coronayı? Ben ilk başlarda çok abartılıyor deyip birkaç gün önemsemedim. Sonra baktım ki bu çok ciddi birşey acayip korktum. Kendime gelmem ancak 10 günden sonra oldu. İlk 3 gün çok kötüydüm. Panik atak ve astım krizlerimde eklenince kabus gibiydi. Neyse ki ilaçlar var. Onların sayesinde sakinleşince panik atağım düzene girdi. Astım ve alerji ilaçlarımla da yaşamaya çalışıyorum. İlk günlerde çalışma zorunluluğu, hastalık kaparsam astımla nasıl atlatırım düşünceleri, insanlığa ne oldu ne olacak kaygısı, çocuklarım ne olacak endişesi derken gerçekten ilk günler zordu. Hala zorlukları var tabii. Önümüzde kocaman bir belirsizlik var.  Çalışmayı ve gezmeyi seven biri için sürekli evde olmak, yükselen ve yerlerde enerjiyle birlikte değişik psikolojik durumlar oluşturuyor. Bu dönemde en çok olan anksiyete bozuklukları yaşıyoruz sanırım.  
      İşyerinden idari izin çıkınca biraz rahatladım doğrusu. Çünkü dışarı çıkmak ne olursa olsun bir risk taşıyor ve ben de özellikle astımdan dolayı risk grubundayım. En azından bir nebze de olsa güvende olduğunu bilmek insanı rahatlatan bir unsur. Çalışanlar için dua ediyoruz tabii, özellikle de sağlık personeline...Gerçi herkes bu virüsü kapıp hastalanacak deniyor o da düşünmek istemediğim bir detay. Belki öyle, o zaman kendimizi inançla hazırlayıp ve bağışıklığı da güçlü tutmak için zaman kazanalım...
     Neyse panik kısmını atlatınca kabullenme sürecine başlıyorsunuz. Bir gün bu olayın iyi taraflarını, bir gün kötü taraflarını göre göre zaman geçiyor doğrusu. Ama sakinleştiğimde farkettimki belki ileride bu dönemi özlemle anacağım. Çünkü kendimi bildim bileli çalışıyorum. Zaman bana yetmiyordu. Hep yoğundum. İlk kez kendime vakit ayırabiliyorum. Yıllar var ki film izleyemiyordum. Kitap okuyamıyordum. Evde spora başladım. Çocuklarımla hiç bu kadar uzun bir dönem bir arada olmamıştım. Onlarla birlikte olmak, vakit geçirmek güzel. Nille aktivite yapıyor, evcilik oynuyor, pasta yapıyoruz. Nille sulu boya çalışmaları, lego, örgü dikiş gibi etkinlikler de yapıyoruz.  Hep birlikte  juste dance ve spor yapıyoruz. Tabii özellikle ders çalışma durumlarında beni çok bunaltıp, sinirlendirdikleri oluyor. Bağırıyorum mesela ve bunu da çözmek istiyorum. Bağırmamam gerekiyor yeterince sabırlı mı değilim? Neden bağırıyorum bulmam gerekiyor. 1 ay olmak üzere evde onlarda sıkılmaya başladı doğrusu. Epey oyun, film müptelası oldular bu dönemde. Koca gün elinden alsan ne yapacak çocuk. Ders, ödev dediğin en fazla 3-4 saat sürüyor. Sürekli evde olmak, düzeninin değişmesi herkes gibi çocukları da etkiledi. 
        Tabii her şey öyle yukarıdaki gibi şahane değil. Ev işleri, temizlik, çamaşır, yemek, ütü vs. iş çok ve sürekli. Ama olsun her gün biraz biraz. Nasıl olsa yetiştirme derdi yok, misafir yok, hazırlık yok.. Hayatı yavaşa çektik slowcity gibi slowhuman olduk sanki. Zaman var, yetişmek yok. İstediğim saatte uyanmak harika. Bir yere yetişme derdimin olmaması harika. Büyük rahatlık bunlar tabii. Böyle alışıp tekrar eski düzene dönmek de hiç kolay olamayacak.
       Tabii insanın kabullenmesi öyle 3 günde de olmuyor. Çünkü belirsizlik, önünü görememe süreci var. Yok bu zamanda böyle bişey çok saçma diyorsunuz. Nasıl bir çaresizlik falan derken, sürekli okuyup izlerken bir bakmışsınız alışmışsınız. Çünkü başka seçenek yok. Derler ya insan zamanla her şeye alışıyor diye çok doğru kesinlikle. Aynen öyle oldu. Bir huzursuzluk, bir eve sığamama, içime doğan afakanlar, uykusuzluk falan derken kendimi rahatlamak için neler yapabilirime bakmaya başladım. Yavaş yavaş kendime içime dönmeye karar verdim.  Okuduğum kitaplarda öyle diyordu. Huzur kendinde, senin içinde. Bol bol olumlama, şifa çalışmaları okumaya başladım. Korku ve kaygılarının nedenlerini bulduğumda rahatlayacaktım. Ve son birkaç gün çok daha iyi hissediyorum. Kötü hissedip kriz süreci devam edenlere önerilerim;
  • Önce durumu kabullenin ve fazla düşünmeyin
  • Konuyla ilgili her haberi takip edip okumayı izlemeyi kesinlikle azaltın
  • Sık sık olumlama okuyun. İnstagramda benim sürekli takip ettiğim sayfalardan karşıma çıkıyor ve sürekli okuyorum
  • Müzik dinleyin, kitap okuyun, film izleyin (bu biraz klasik bir öneri zaten) Film ve dizi izlemek, kitap okumak sizi gerçekten başka dünyalara götürdüğü için birkaç saatliğine uzaklaşmış oluyorsunuz
  • Meditasyon yapabilirsiniz
  • Sürekli ev işi yapmayı bırakın yoksa hiç bitmiyor ve başka hiçbirşey yapamayıp bunalım süreciniz uzar  ve artar
  • Yapmak isteyipte yapamadığınız bir zaman dilimi size verilen bir şans gibi görün bu dönemi
  • İçinize kendinize dönün. Kendinizi tanıyın. Ben hastalıklarla düşüncelerin ve travmaların bağlantılarını içeren kitaplar okuyorum. Ve kendi rahatsızlıklarımı tedavi etmeye çalışıyorum. Hiç kolay değil tabii yolun başındayım. Ama herkes yapabilir kesinlikle. Bunlarla ilgili kişi, kitap, video önerilerinde bulunacağım.  
  • Benim öyle el becerilerim iyi değildir hobi diyebileceğim pek bişey yok. Sadece yemek pasta yani mutfağı severim ve bolca çocuklara döktürüyorum. Siz de sevdiğiniz bişeyleri yapın. Vakit bol gerçekten ve bence bu çağda vaktin olması büyük lüks...
  • Çocuğunuzla vakit geçirin. 
  • Bu zamanın en güzel tarafı içinizden ne geliyorsa onu yapabilmeniz...Zorunlu değilsiniz. Temizliği erteleyebilirsiniz, diğer tüm işleri de. Miskin miskin yatabilirsiniz de. Hayatımda hiç  yaşamadığım bu lüksü ben şimdi yapıyorum iyi geliyor...
                        Bir sonraki yazımda kendi iç yolculuğumun detaylarını paylaşıyor olacağım....
                                               Önce sağlık sonra huzur...

Hiç yorum yok