Yaşadığımız hayatları yarım saat bir film şeridi gibi önünüzde görseniz tabii yaşarken, ölmeden ne hissederdiniz? genelde öldükten sonra insanların hayatlarını film çekiyorlar değil mi? Ben çok duygulanıyorum yaşanmış hayatları izlerken ya da filmleri. yaşanmışlıklar beni her zaman derin etkiliyor. Her şey çabuk bitiyor, zaman kısa…
Doğum ve ölüm. Ne kadar kardeş, yakın ve eş gibiler. Oysa bir o kadar da soğuk, uzak, farklılar değil mi?şimdi çizgi filmlerle yaşanmışlığın ne ilgisi var diye sorabilirsiniz?ama ben çizgi filmlerde bunu yaşıyorum. hatta oradaki duygusallıklar beni daha çok etkiliyor. hayvan olmalarındanmı yoksa miniklere hitap etmesinden mi bilmiyorum.
Çocuk çizgi filmlerini anlatacağım nereden nereye geldim. “Yukarı bak”’ı her izlediğimde hep bir hüzün çöküyor. Bir de ne kadar güzel çizgi film çevirdiklerini düşünüyorum. Çınarla sürekli bunu izliyoruz yeni aldığımız filmleri yaklaşık bir iki ay sürekli izliyoruz. Bıkana kadar. Başka filmleri görmüyoruz. O kadar güzel çekmişler ki bıkmıyorsun gerçekten. Sadece çocuklara göre değil bizlerinde izlemesi hoş. Hatta “ay ne güzel. Keşke gerçek olsa da bizde ipimizi koparıp alıp başımızı hayallerimizin ülkesine gidebilsek” diye istiyor, düşünüyor insan.
Çocukların dünyası…gerçekten hayaller olmaz denen şeyler yaşanabiliyor o dünyada. Daha özgür, sınırsız, güzel, sıcak ve sevimli…hep pozitif kelimeleri çağrıştırıyor. Çınarla çizgi film izlemeye bayılıyorum. O dünyaların içinde ben bile yaşamak istiyorum. Bambi mesela. Doğa o kadar güzel ki dalıp gidiyorsun. Diyaloglar, her şey o kadar güzel, doğal ve sevimli ki. Ya da aslan kral. Baba ve oğulları. Çok Özel çok…harika animasyonlar, çekimler.
Hiç yorum yok