zaman...

En sevmediğim şey beklemek. Ve bu ülkede en çok yaşamak zorunda kaldığım şeyde beklemek…öyle boşu boşuna akıp giden zaman…oysa bazen hayatta saniyeler bile o kadar kıymetli ki. O kaybedilen zamanın telafisi yok…paranın bile söz geçiremediği bir mefhum zaman ama her şey gibi o da çok savurgan bir şekilde tüketiliyor…
Zamanın önemini kaybettiği bir ülke…beklemek üzerine kurulan bir sistem. sanırım en savurgan olduğumuz şey zaman. Hoyratça kullandığımız. Hiç hesaplamadan…yurtdışında çok önemli bu mevzuu. Herkes dakik, randevusuna sadık…çünkü insana değer veriliyor. Bence insana verilen değerin bir ölçütü bu bekleme mevzusu ve zamanın kullanımı…
İşin tuhafı randevulu gittiğiniz yerlerde de bekliyorsunuz. Hem de epeyce. Kim sistemi bozup aksatıyor hep merak etmişimdir.
Aklıma gelen ve en çok zamanımızı çalan yerler;
*Ulaşım, trafikde…saatlerce bekleriz…dün şahit oldum yine trafik birbirine girdi, kornalar maşallah hemen başlıyor. Ortak olarak yaptığımız en güzel şey kornaya basmak…lambalarda bir araba öndekine çarpmış. Farı falan kırılmış. İkisinin de umrunda değil. Çözmeye çalışmıyorlar bile polis bekleniyor. Tam da orta yerde. Yandan zorla tek araç geçiyor geçene kadar tekrar ışık yanıyor.
*Hastanelerde saatlerce bekleriz…randevuyla gittiğiniz özel yerlerde bile bekleriz…..
*Görüşmelere gittiğinizde(iş vs.) ….
*Okulda öğretmen gelmedi bekle…
*Bankalarda bekle de bekle….
Sanırım hayatımızın yarısı bir şeyleri beklemekle geçiyor…günümüzün kaç saatini verimli harcıyoruz. Düşünmüyoruz ve düşünmeden yaşıyoruz…
Bana bu yazıyı yazdıran hayatımda ilk defa 1,5 saat beklemem oldu. Nerdeyse bayılacaktım. randevuyla gittiğim yerde üstelik. Üstelik kapı açık sekreterin yanında bekliyorum adam bakıp gördü ama bir önemim yok. Tabii ben sadece silüetim insan değil ya da yetkili biri değilim. işyerindeki bütün personelini teker teker çağırıp günlük iş rutinini görüşüyor duyuyorum da. Ben de erkenden çıkmıştım yola hatta yol çalışmaları var diye panikledim gecikirsem diye. aman 1 dakika bile gecikmeyeyim ayıp olur diye düşünüyordum. Karşı tarafın hassasiyeti süperdi. İşte geldiği yeri sindirememiş biri daha dedim…
bu ülkede kurallara uymaya çalışmak, dürüst olmak, hassas olmak sadece kendine zarar veriyor. Her gün bunu tekrar tekrar anlamaktan da yoruldum…
En çok da bu kadar tüketilip yok olan bir toplumda iki çocuklu anne olmak ne kadar mantıklı diye düşünüyorum. Kişisel kural ve kaidelerin (saygı, sevgi, hoşgörü vb.) olmadığı, insana değer verilmeyen bir toplumda çocuk yetiştirmek en zoru herhalde…

3 yorum

  1. Beklemeye, bekletilmeye tahammülü düşük olanlardanım. Neredeyse her zaman randevularıma erken giderim ve hep bekletilirim. Dakiklikten hoşlanıyorum ama çoğu kişi için önemsiz hele de İstanbul trafiği varken...

    YanıtlaSil
  2. Beklemek beni en çok sıkan, çileden çıkartan şey. Söylediklerinize katılıyorum. İnsan randevulu gittiği bir yerde de bekler mi bekler, burası bizim memleketimiz, burda beklenir.

    YanıtlaSil
  3. sevgili,çınar ağacım bloğun galiba daha yeni bende yenibir blog kurdum senide bana beklerim bana ilk yorum yazıldığında çok sevinmiştim adresim http://evinindelisi.blogspot.com/ben burdayım lütfen bloglarıma klermisin teşekkürler

    YanıtlaSil