Şehri yönetenlerde yaşayanlara güzel imkanlar sunmuşlar. Mesela her yer park bahçe. Çok yeşil bir şehir. Ve soğuk falan demeden herkes dışarıda. Yürüyüş, koşu, gezi ne derseniz var burada. Hayat açık havada geçiyor. Öyle evlere, avm lere tıkanmak yok. Ama buna neden size sunulan imkanlar. Ankarada büyük bir parklara özel gitmek gerekir, yol üstünde durup, evinize yürüme mesafesinde güzel büyük parklar yoktur. Açık alan çok azdır. Burada adım başı büyük parklar, meydanlar, yürüyüş yolları var. Deniz kenarında harika mekanlar var ve ücretsiz.

Hafta sonları soğuk falan demeden çoluk çocuk herkes dışarıda. Mesela beachlerde deniz kenarında kumun üstünde masalarda oturuyorlar, mangal yapıyorlar, denizi izliyorlar, güneşleniyorlar, bir nevi terapi gibi... 

Çoğu zaman yabancı bir şehirdemiyim diye soruyorum. Bence yabancılar bu şehirde bazı şeylerin değişmesine neden olmuş. Çok yabancı yaşayan var gerçekten. Burayı seçmelerinede şaşırmamak lazım.

Ulaşım problemi de yok mesela. Büyük şehir ama tramvay, otobüsler çok yaygın ve rahat. Her yerde bisiklet yolları var. Kullanım çok yüksek. İnsanlar okullarına işlerine bisikletle gidip geliyorlar. Atv kulllanımı çok fazla. Bir çok noktada bunları bulup kiralayabiliyorsunuz.

Şehircilik anlamında bir plancı olarak bakarsam yeşil alanın çok olması, ulaşım alternatiflerinin çok olması, yaşam kalitesinin yüksek olması bence Türkiye’nin en başarılı şehirlerden biri diyebilirim. Her yeri bilmiyorum ama Lara tarafında site kavramı yaygın, yerleşimler binalar güzel konumlandırılmış, yollar geniş ve rahat. Öyle bir sıkışıklık, binaların birbirine yapışması gibi durumlar pek görmedim.

Kaleiçini çok seviyorum. Tarihi konaklar, geçmişin izleri her yerde. Sanırım yaşanmışlıklar beni o yere bağlıyor.  Tarih kokan yerleri seviyorum. Ankara'da da en çok kaleyi severim. 

Bunların birçoğunu Ankara ve İstanbulda uzun yıllar yaşamış biri olarak söylüyorum; oralarda göremediğim şeyler... İstanbul’da nispeten belli semtlerde belki bunları görme şansınız var. Ama Ankara’da yaşadığım 20 yılda sadece binaların arttığını gördüm. Birde yollar yapıldı. Ama şehircilik, yeşil alan, meydan vs. yaşam kalitesinin artmasına yönelik gerçekten çok zayıf geçmiş bir 20 yıl yaşadı bence.
Diğer büyük şehirlerde parayla satın alıp, yapılabilen lüks tabir ettiğimiz şeyleri Antalya'da bedavaya yaşamak mümkün. Yani hayat standartınız biraz yükseliyor bu şehirde. 

Çok yağmur yağdığında altyapı problemi her şehirde olduğu gibi burada da var maalesef. Zaten ülke olarak altyapıda çok zayıfız.
Otobüs durakları mesela. O kadar bakımlı, temiz ve güzel ki. Akıllı duraklar varmış. Güneş enerjisiyle çalışan klimalı duraklar…Bankların tasarımları…Parkların tasarımları...
Sosyal ve kültürel aktiviteler de çok yeterli ve güzel. Ankarada yer bulamadığım tiyatro, opera bale, konserlere burada bulmak kolay. Ve birkaç tane büyük kültür merkezi var ulaşılabilirlikleri çok kolay. Yani şehirde araban olmasa da gayet rahat herşeyden faydalanabilirsin.

Ayrıca burada yaşamın en keyifli ve hoş tarafı portakal ve limon ağaçlarının altında yürüyor olmak. Her yer mandalina, portakal ve limon ağaçlarıyla dolu. Parklar, yollar, bahçeler. Kokusu, görüntüsü harika. Ama kimse koparmıyor almıyor. En çok şaşırdıklarımdan biri de bu.

Mesela çok fazla hayvan sahipliliği var. Herkesin kedisi köpeği var.

Semt pazarları da harika. Hergün şehrin birkaç yerinde açılıyor. Pazara gidiyorsun, herşey tazecik, doğal ve lezzetli. Çok keyifli gerçekten.

Sanki büyük bir şehirde değil de küçük bir kasabada yaşıyor gibiyim. Büyük şehrin stresi karmaşası yoğunluğu yok. Sakin ve dingin. Deniz güneş zaten hep var, dinlendirici. Denizle dağların manzarası da ayrı güzel…

Şehir de daha küçük sevimli bir kasabada yaşar gibi yaşamak. Büyük bir şehirde de aradığınız herşeyi bulabilme lüksünüze karşılık  doğanın içinde, daha yerli, daha sıcak...
        İlk 3 ayda gözüme çarpanlar şimdilik bunlar…

        Sizlere çektiğim güzel Antalya karelerini de sunuyorum.

       Umarım keyif aldıklarım azalmaz artar. Daha çok güzellik keşfeder, sizlerle paylaşırım.