Amerika'dan...

Amerika Dünyası
Amerika’da uzun bir yaz tatili yapınca anlatacak çok şeyim de birikmiş oldu. Bloğumu çok ihmal ediyorum, güncel tutamıyorum ve çok sık yazamıyorum diye çok üzgünüm.

Gerçekten Amerika bir rüyamı bilmiyorum. 15 yıl önce de gitmiştim ama bu defa daha hayran kaldım. Bunun en önemli nedeni yeşillik olması. Geçen gittiğimde bu kadar yeşilmiydi farkında değilim. Gerçi o zaman uçakla sürekli başka yerlere gidip çok gezmiştik. Şimdi arabayla çok gezdim, görme ve inceleme şansım daha çok oldu. Ve gittiğim her yerin yemyeşil olması beni çok etkiledi.

Yemyeşil çimle kaplı bir ülke düşünün…Sıkça da ağaçların, ormanların da olduğu. Sadece yollar asfalt…Evlerde masallardaki gibi müstakil, bahçeli, sevimli, şirin mi şirin…



Ama şunu belitmeliyim ki sadece bulunduğum bölge değil İndianapolisten Floridaya kadar yaklaşık 12 saatlik yol boyunca her yer, şehirlerarası yol çevresi de yemyeşildi. Buralardaki dev gibi çim alanlarını mahkumlara yaptırıyorlarmış. Şehrin içindeki çimleri de  vergilerden alınan parayla özel sektöre yaptırıyorlarmış.Zaten herkes kendi evini ve bahçesini yapıyor. Çimin bakımı zordur. Ben de inanamadım bu kadar büyük alanlara, her yere nasıl baktıklarına.  İklimde güzel tabii. Yaz günü biraz yağmur sonra güneş, yağmur güneş her yer yemyeşil.

EYALETLER ARASI YOL

YAŞAM

Yaşam downtown yani şehir merkezi ve şehir dışı diye ikiye ayrılıyor. Chicago ve İndianapolis, Florida ve Atlanta downtownlarını gezdik. Buraların ortak özelliği yüksek binalar ve yoğunluğun çok olması tabii. Bunun benzerini Ankarada değil de İstanbulda  görebiliyoruz.  
CHİCAGO




TRUMPIN OTELİ



CHİCAGO'NUN POLİS KÖPEKLER SİMGESİYMİŞ

İNDİANAPOLİS'İN SİMGESİ YARIŞ ARABASIYMIŞ

ATLANTA
Downtown daki yaşam, büyük şehir merkezlerinde yaşanan yoğun trafik ve pahalılıkla kendini göstermekte,  diğer sakin ve küçük, şehir dışındaki yerleşimlere göre farklılıklar yaşanmakta. Tabii burada da başka imkanlar göze çarpıyor. Özellikle gençler buralarda yaşamayı tercih ediyorlar. Gerek iş dünyasında gerekse üniversiteye giden gençler. Çünkü daha renkli, eğlenceli ve hareketli bir dünya sunuyor buraları size. En büyük sorunlarından biri trafik biri de pahalı olması. Evlerin çok pahalı olması gibi. Yani merkezlerde güzel ama biraz yorucu. Hızlı bir yaşam var. Konutlar yüksek dev gibi binalarda ve küçük. Binalar nasıl dev gibiyse downtownlarda parklar yeşil alanlarda o derece büyükler. 

Ben sanırım bu yaşamı yıllardır yaşadığımdan böyle sakin sessiz bir ortamı daha çok sevdim.  
Sizlere İndianapolis’te Westfield ve Karmel bölgelerindeki yaşamdan biraz bahsedeceğim. En güzeli sakin ve stressiz yaşamın olması bu bölgede. Hayat kolay, imkanlar güzel. Hayat yavaş akıyor, yormuyor seni. Sürekli bir yerlere yetişmek zorunda değilsin. Trafik yok, işten gelince inanılmaz spor, havuz, park gibi imkanların var. Her yer ağaçlık, yeşil, bisiklet yolları, koşu yollarıyla dolu. Yani kendini rahatlatmak için imkan çok. Hiç olmadı evinin bahçesinde yeşillik içinde otur dinlen.

Herkes hiiii hiii diyor yoldan geçerken, her yerde. İnsanların yüzü gülüyor pozitif yani. Güne iyi başlamak gibisi yok. Yurdumun olaylarını, insanlarımızın gerginliğini bezmişliğini  düşündükçe üzülüyorum.

Dışarılar çok sakin boş sanki. Ama alış-veriş yerleri, restoranlar dolu. Özellikle parklar dolu…Her yer bahçeli ev, arazi geniş, düz ve yemyeşil. Sık sık araçla gidebileceğin uzaklıkta yemek ve alışveriş mağazaları var. Avm çok yok. Genelde yatay bir yerleşim var ve mağaza mağaza yan yana alışveriş yerleri. Her yerde evlerin girişlerinde bile Amerika bayrağını görebilirsiniz...






En belirgin şeylerden biri klimaların yirmi dört saat çalışması ve her gittiğiniz yerin buz gibi olması. Biz alışık değiliz o yüzden elimizde montlarla dolaşıyorduk. Dışarısı sıcak içeriler buz gibi soğuk. Her yerde üşüdüm. Yazı hiç yaşamadım desem doğru olacak. Evde soğuktu çünkü klimasız yaşam yok orada. Ama öyle yüzümüze üfleyen klimalardan değil. Merkezi gibi, ızgaralardan yavaş yavaş soğutan klimalardan.

Güvenlik yok. Hırsızlık yok çünkü. Her şeyiniz ortada,  kapılarını bile kilitlemiyorlar.

Her yere özel araçla ulaşabiliyorsunuz. Benzin ve araba sektörü toplu taşımayı pek istemiyormuşJ desteklemiyormuş. Büyük downtown larda bile toplu taşım araçları az ve eski. Böyle yerleşim alanlarında hiç yok.  

Benzin çok  ucuz ve kendin dolduruyorsun.  Arabalar da çok  ucuz. Genelde jip var. Biz 8 kişi bir arabaya sığıp gezilerimizi yaptık. Yani arabalar epey büyük.

İnternetten alışveriş çok yaygın.  Sen de kullanmadığın eşyalarını çok kolay satıyorsun, ikinci el eşya alımı-satımı çok yaygın. Özellikle elektronik eşyalarda. Kargo göndereceğin ürünü de paketleyip posta kutusuna koyuyorsun, her gün araçla gelen postacı oradan alıyor. Ücretini internetten ödüyorsun. Yani çok rahat bir işlemle halediyorsun.

Temizlikçi yok. Koca koca evleri kendileri temizliyorlar. Gerçi orada toz falan olmadığından çok kirlenmiyor evlerJ Camları arada bir sildirmek için temizlik şirketleri çağrılıyor ama onlarda çok pahalı. Tamircilerde pahalı. Kuaförlerde. Sağlık da. Biz de bazı şeyleri onlara göre lüks yaşıyoruz. Temizlikçi, tamirci, kuaför. Çok hazıra ve lükse alışmışız. Orada evdeki tamir vs.her işlerini de kendileri yapıyorlar.

Bazı akşamlar tv deki show programlarını izledik. Bizim ülkemizden çok farklı olan bir şeyde bu programlardı. Amerika başkanını yeren, aşağılayan programlar dolu. Çok sevilip izleniyorlar da. Yani yasak değil, suç değil. Küfür bile edebilirsin televizyondan başkana. dalga geçiliyor sürekli. İlginç geldi bana.  Ayrıca yetenek sizsiniz gibi yarışma programları vardı. Birde emlak programlarını bol bol izledik. Sizlere satılık evleri gezdiriyorlar sürekli. Farklı farklı ülke ve şehirlerden. Her türlü bilgisi yazıyor, evin içini dolaştırıyorlar. yani emlak kanalı var. 

Sanırım en farklı şeyler evler, çevre, ulaşım ve güvenlik diyebiliriz.

Yazıma Amerika’da alışveriş, park-yeşil alanlar, eğitim, gezi, yemek ve konutlar şeklinde başlıklarla devam edeceğim. Anlat anlat bitmeyecek yani...

Hiç yorum yok