4 yıl aradan sonra İstanbul çok iyi geldi çok özlemişim. Değişmiş, güzelleşmiş. Ama daha da kalabalıklaşmış ve yabancı artmış. Özellikle Sultanahmet civarında yerli yok gibi. Gerçi turistik, güzel ve gezilecek yerlerin çoğu yabancıyla doluydu. 

İstanbul bayrama girmeden 2-3 gün önce güzeldi. Araç trafiği açıktı. Dedim böyle olsa burada ne güzel yaşanır. Ta ki bayramın birinci günü toplu taşımlar bedava oluncaya kadar. Yok dedim ben bir an önce gitmek istiyorum. Neyse İstanbul yine de çok güzel. Her haliyle bir metropol. Ve birçok şehirden de daha bakımlı temiz. Onca kalabalığa rağmen çok beğendim. Mesela refüjlerdeki yeşil desenler harika yapılmış. 

Gitmeden önce nereler yeni, gitmemişim diye baktım. Çok da yer yok. Ama tv de izlediğim Zeytinburnunda açılan Fişekhane hoşuma gitmişti. Şişlide Bomonti, Balat evleri, sokakları diye plan yaptım. Yerebatan sarnıcında renkli ışıklarla çok hoş göründüğünü ve konserler olduğunu görünce orayıda sıraya aldım. Ama sıralama değişti tabii. Ben nereleri gezdim yazayım;

Kadıköy; Cafelerle dolmuş her yer. Şirin şirin, küçüklü büyüklü cafe ve yemek yerleri dolu her yer. Aralarda tasarım, özel butik mağazalar var. Burasıda Anadolu yakasının merkezi gibi. Her yere her türlü ulaşım mümkün. 

Beşiktaş; Balıkçılar çarşısının etrafında mağazalar, barlar, yeme içme yerleri var. 

Eminönü; Sultanahmetten Sirkeciye kadar o güzelim yapıları ve caddeyi yürüyerek indim. Gülhane parkı her zaman harika, yeşil...Hep kalabalık buralar. Burdan her yere her türlü araç var. Bir merkez diyebiliriz.

Mısır çarşısı

Eminönü-Kadıköy-Beşiktaş hattı vapur hattım. En çok özlediğim. Boğaz turuna tercih ederim. Boğaz turları küçük feribotla ve çok müzikli, sesli oluyor. Ben böyle vapur ve deniz, martı olayını özlediğimden tercihimi bu yönde kullandım. İstanbulun en güzel yanı her kıyıda feribot, vapur şansınızın olması. Ben Antalyada da deniz ulaşımının olmasını çok istiyorum. Neden Antalyadan Alanyaya Manavgata ya da Kaşa gidemiyorum ki. Hatta Laradan Konyaaltına....

Karaköy; Son yılların yükselen gözde semti. Sokaklarda cafe barlar çok. Seçenek çok. Galaport avm yeni açılmış.  

Galataport

Galataport avm; 2-3 marka haricinde yabancı markaların olduğu, aşırı lüks açık bir avm. Özellikle Ptt binasını restore edip, ünlü tasarımcıların mağazalarının olduğu küçük avm harikaydı. Deniz kenarında oturma yerleri insanı dinlendiriyor ve manzarası İstanbul işte bu dedirtiyor. 

Sultanahmet; Turist çok fazlaydı. Gerçekten buralar harika. Buram buram tarih kokuyor. Çok yerde var girip gezilecek. Ama nerdeyse hepsinde kuyruk vardı. Ben o yüzden sadece Yere Batan sarnıcına girdim. Çok güzeldi. 

Kurtköy Viaport avm: Sabiha Gökçen havalimanına yakın bir açık avm. İstanbulda yeni yapılan avmler açık genelde. Yani sokakta geziyor gibisiniz. Mağazalarla dolu sokak. Ünlü, şık dekorasyonlu mağazalar. Burası öyle böyle büyük değil. Bir günde zor gezersiniz. Eğlence yerleri, yeme içme yerleri, mağazalar...Yok yok. 

İstanbul gez gez bitmez. Türkiyenin diğer yerlerini toplasanız anca bir İstanbul eder. Çok yaşanabilir, güzel yerleri var. Paranız varsa Türkiyede yaşanacak tek yer benim için. Biraz nüfus azalsa süper olur. 

Sanırım İstanbulu hep özleyeceğim. Benim üniversite yıllarımı geçirdiğim, hayatımın en güzel gezdiğim yıllarıydı. Kısa sürdü ama. İstanbulda kalmayı planlarken Ankarada yaşadım. İnsanı motive eden, enerjisi yüksek, kendini içine çeken bir özelliği var. Yoksa bu kadar kalabalık olur muydu? Her yerde buram buram tarih ve yaşanmışlıklar var. Hiç görmediğiniz şeyleri orada bulabilirsiniz. Ankarada hızlı gelişiyordu, gökdelenler görüyorduk. Ama İstanbul çok daha hızlı. Antalyada gökdelen olmadığı için İstanbula gelince ve öyle çok görünce kendimi köyden şehire gelmiş gibi hissettim. Farklı bir ortam yani. Gökdelenler 21. yüzyılın simgeleri gibi. Böyle şehirler gelişmiş, teknolojinin çok kullanıldığı, farklı bir  his uyandırıyor. Yani biraz etkileyici. 

                                                  İstanbulu mutlaka gezmeye gidin...